24 Nisan 2013 Çarşamba

ONİKİNCİ GECE

Müzik eğer aşkın gıdasıysa, durmayın çalın!
O kadar çalın ki, tıka basa doysun gözü aşkın!

Aşk ise hayal ediyor olur olmadık şeyleri.

Bilirsiniz büyüklerin yaptıkları küçüklerin çenesini yorar.

Doğa çoğu kez pislikleri kapatır, bir güzellik duvarıyla.

Tasa insanın en büyük düşmanıdır.

Akıllı bir kaçık, kaçık bir akıllıdan yeğdir.

Onarılmamış herhangi bir şey yamalıdır. Yoldan çıkan erdem günahla yamanır; yola giren günah ise erdemle yamanır.

Aklımın kabul etmeyeceği bir hayale gözlerimin kapılmasından korkuyorum.

Kadınların bal mumu yüreklerinde,
Yakışıklı düzenbazların izlerini bırakmaları ne kadar da kolay!

Aşk nedir? Elbette gelecek olan değildir;
Şimdiki gülüşündür; şimdiki sevincindir;
Bilinmez hiçbir zaman neyin geleceği;
Bir gecikmeye gör kazanç elde var sıfır;
Yirmi kez tatlı kız, onun için gel öp beni!
Unutma, gençlik dayanıksız bir kumaştır!

Bir kadın kendinden büyüğüne varmalıdır;
Ancak böyle ona uyabilir,kocasının gönlündeki yeri koruyabilir;
Çünkü delikanlı, kendimizi ne kadar översek övelim,
Duyduğumuz sevgi, kadınlarınkinden daha delişmen, daha kaypak,
Daha hırslı, daha kararsızdır,
Bu sevgi daha çabuk biter, daha çabuk kazanılır.

Kadınlar gül gibidirler,
O güzel çiçekleri açtıktan kısa bir süre sonra,
Solup dökülürler.

Biz erkekler çok konuşur, sık da yemin ederiz;
Ama aslında duygularımızdan üstündür gösterişimiz.
Çünkü her zaman yeminlerimizde cömert,sevgimizde pintiyiz.

Bazıları büyük doğar, bazıları büyük işler yapar, bazılarına ise büyüklük kendiliğinden gelir.

-Acıyorum size.
-Bu sevgiye doğru bir basamaktır.
-Hayır,basamak değil; herkes bilir ki acıdığımız çoğu kez düşmanımızdır.

Ne kadar yakışıyor alayın hareleri
Öfkeli, hor gören dudaklarına!
Bir katilin suçu bile
Saklanmak istenen aşk kadar çabuk göstermez kendini;
Öğle gibi aydınlıktır aşkın gecesi de.
Cesario, baharın gülleri, bekaret,onur, gerçek
Ve herşey adına beni hor görsen de
Öylesine çok seviyorum ki seni,
Ne akıl ne mantık seklayamaz sevgimi.
Karşılık bulmadan seni sevdim diye,
Kayıtsız kalmakta haklı olduğun sonucuna varma:
Daha doğrusu şu gerçeğe dayanarak ölç ve biç iyice:
Karşılıklı aşk güzeldir, ama daha güzeli;
karşılık beklemeden kendini verendir.

Ona haber gönderdim; ya gelmeyi kabul ederse!
Onu nasıl ağırlayayım? Ne vereyim ona?
Çünkü gençlik yalvararak değil, ödünç alınarak değil;
Çoğu kez satın alınarak ele geçer.

Eğer bu düş ise bitmesin uykum.


WİLLİAM SHAKESPEARE


13 Nisan 2013 Cumartesi

BEYAZ GECELER

Yüreğim konuşurken ben susmayı beceremem.

Eğer içimdeki söz seli taşmazsa ben boğulurum.

Mutsuz olduğumuzda başkalarının mutsuzluğunu daha iyi hissedebiliyoruz.

Nastenka, böyle bir aşk kimileyin insanın yüreğini üşütür,tinini ezer.Senin elin soğuk, benim ki ise alev alev yanıyor. Nastanka ne kadar körsün! Mutlu bir insan kimileyin ne kadar da çekilmez oluyor. Ama ben sana darılamazdım. 

Bakın neden hepimiz kardeş gibi değiliz? Neden en iyi yürekli insan bile karşısındakinden bir şeyler saklıyor ve ondan sakınıyor? Sözlerinin boşa gitmeyeceğini biliyorsan neden içindekini hemen ve açıkça söylemiyorsun? Herkes olduğundan daha kapalı görünüyor ve sanki duygularını çok çabuk dile getirirse kendi duygularını incitmekten korkuyor.


FYODOR DOSTOYEVSKİ


YETER Kİ SONU İYİ BİTSİN

Baban gibi ol davranışlarında ve tavırlarında
Soyun, meziyetlerin yol göstersin sana
Gönlündeki ülken için,
Ve dürüstlüğün ortak olsun ilk evlatlık hakkına.

Herkesi sev, azına güven, haksızlık etme hiç kimseye.
Kaba güçle değil, zekanla çık düşmanının karşısına
Kendininmiş gibi savun dostunun hayatını.

Benim için herşey bitti artık.
Bertram'la birlikte hayatım da gitti.
Bu tıpkı göklerdeki parlak bir yıldızı sevip
Onunla evlenmeyi düşünmek gibi.
Oysa o kadar yukarılarda ki o.
Onun dünyasına giremediğime göre,
Yetinmeliyim uzaklardan gelen parlak ışığıyla.
Kendi kendinin işkancecisi oldu sevgimin istekleri:
Bir aslanla çiftleşmek isteyen dişi geyik,
Sevgisi uğruna ölmek zorundadır.
Her an, her saat onu görmek güzeldi, ama işkenceydi
Ne güzeldi onun kemerli kaşlarını,
Şahin gözlerini, dalgalı saçlarını gönlümün tuvaline çizmek.
Ne kadar başarılıydı yüreğim,
Kaydederken yüzündeki her çizgiyi, her anlamı.
Ama şimdi gittiğine göre,
Benin tapınan hayalim kutsamalıdır ondan yadigar kalanı.

Çoğu kez kendimizdedir derdimizin devası,
Oysa göklerde ararız hep yerde bulacaklarımızı.
Göklerdeki yazgımız bir fırsat verir her zaman,
Ama biz akılsızsak geri çeker planlarımızı.
Aşkımı bu kadar yükseklere çeken hangi güçtür?
Onu hayalimde canlandırırım her an.
Ne yazık, hoş görülmez onu görmem kanıyla canıyla!
Doğa herşeyi birbirinden farklı yaptığı halde,
Sanki bizler eşit yaratılmışız gibi,
Birleştiriyor sarmaş dolaş ediyor bizleri.
Mutsuzlukların bedelini ince eleyip sık dokumak için.
Alışılmadık şeyler yapmak imkansız olurdu.
Ve heralde yaparlardı yapılması gerekeni.
Değerini göstermek için çabalayıp da,
Sevdiğini kaçıran kimse var mı acaba?

Unvanı yok diye sevmezlik etme!
En umulmadık yerden erdem yeşerirse,
Onu yapan çıktığı yeri de yüceltir.
Erdem yoksa eğer, unvanlarla şişindiğimiz yerde
Sabun köpüğüdür onur dediğimiz şey de.
İyi olan için unvana gerek yoktur;
Nitelik unvanla gelmez, ama kötülük gelebilir.

Soyluluk hemen he an mezar taşına yazılan,
Bizleri tutsak eden akıl çelen bir sözcüktür sadece,
Aldatıcı ölü bir ganimettir.

Karanlık bir yuva, sevilmeyen bir eş yanında,
Savaş hiç de zor bir iş değil.

Yabancılar ve düşmanlar ayırmayı sever,
Öpmeyi değil.

Yitirdiği onuru kazanamaz asla kılıcı.

Güllerimiz bir kez topladınız mı,
Bize batsın diye dikenlerimiz kalacak yalnızca
Ve kayıtsızca alay edeceksiniz çorak çıplaklığımızla.

Bazen yüzlerce yemin gerçeği var edemez,
Ama bazen de tek bir yemin gerçeğin kendisidir.

Birbirine benzermiş erkeklerin yemini.

Bazen kaybettiklerimizle ne kadar büyük bir rahata kavuşabiliyoruz!

Yeter ki sonu iyi bitsin;
Her şey kralın huzurunda sonuçlanacak.
Nasıl biterse bitsin,inceldiği yerden kopsun,
Şan şöhret getirecek bu son.

Önemsiz bir fiyat biçeriz sahip olduğumuz ciddi şeylere,
Onları tamamen kaybetmeden anlamayız değerlerini.
Gönül kırmak daha çok kendimize haksızlıktır,
Önce sevdiklerimizi yok eder,
Sonra da ağlatır bizi küllerinin ardından.
Sonra sevgimizin aklı başına gelir geç de olsa,
Feryat eder görünce neler olduğunu;
Utanç verici nefret, aşkımız uyurken bastırır bizi,
Sevdiğimizi yok ederek doyurur kendisini.


WİLLİAM SHAKESPEARE

1 Nisan 2013 Pazartesi

ROMEO VE JULIET

Eski düşmanlıkların sürdüğü yeni bir kavgada;
Yurttaş kanı yurttaş eline bulaşır burada.

Söylediklerimizi sabırla dinlerseniz
Söylemediklerimizi de görürsünüz.

Kapatıp perdelerini güzel gündüze kilit vuruyor,
Kendine uydurma bir gece yaratıyor.

Ah,uzaktan kibar görünen aşk,
Nasıl da zalim ve kaba denendiğinde!

Sevgi iç çekişlerin buğusuyla yükselen bir duman
Duman dağılınca aşıkların gözlerinde tutuşan bir ateş olur
Keder olunca bir kez, aşıkların gözyaşlarıyla beslenen bir deniz oluverir.

Hasta adama vasiyetname yazdırmak
Ölümü çağıran bir şey olur ancak.

Güzellikte zengin, ama fakir de sayılır
Ölünce ne varsa yok olacak güzelliğiyle birlikte.

-Onu unut, düşünme!
-Söyle bana nasıl unutulur düşünmek?

Sonradan kör olan aşık asla unutamaz
Daha önce gördüğü değerli hazineyi.

Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını,
Yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı,
Başın döndü mü öbür tarafa döndür başını
Başkasının güçsüzlüğüyle iyileşir umutsuz keder,
Gözlerine yeni bir zehir bul ki yok etsin ötekiniz zehrini.

Her şeyi gören güneş,
Dünya yaratılalı onun benzerini görmedi.

-Demek yüzüstü düştün ha?
Sırtüstü düşeceksin büyüdüğünde.

Sevmek için bakarım, bakmak sevgiyi getirirse.

Gönlüm hiç sevdi mi bugüne dek?
Sevdiyse, yalanlayın ey gözlerim.
Görmedim çünkü,
Bu geceye kadar gerçek güzelliği.

-İşte senin dudaklarınla dudaklarım günahtan arındı.
-Öyleyse günah şimdi dudaklarımda kaldı.
-Geri ver bana günahımı! (tekrar öper)

Biricik sevgim, biricik nefretimden doğdu.
Erken görüp tanımadığım, tanımakta geç kaldığım;
Tiksinilen bir düşmanı birden severek,
Böyle harika bir sevgi doğdu.

Ama sevgi güç verir, zamansa imkan
Büyük engellerde bulur, büyük hazzı insan.

Yaralanmamış olan yarayla alay eder.

Ah şu penceren süzülen ışık da ne?
Evet, orası doğu, Juliet de güneş!
Doğ ey güzel güneş, şu kıskanç ayı öldür
Bak nasılda solgunlaşmış tanrıça üzüntüden,
Sen ondan daha güzelsin diye.
Kıskançlıktan dolayı vazgeç ona bağlılıktan
Saygılı ve toydur bakirelik giysisi
Soytarılar giyer bunları ancak
Sen çıkart bu giysileri üzerinden.
Kadınım, ah benim sevgilim
Ne olur bilseydi sevgilim olduğunu
Konuşuyor, ancak bir şey söylemiyor
Ne anlatıyor gözleriyle.
Konuşacağım bende
Ne kadar yüzsüzüm, onun konuştuğu ben değilim ki!
Göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine:
Biz dönünceye kadar siz ışıldayın diye.
Gözleri gökte olsaydı, yıldızlarda onun yüzünde
Utandırır yıldızları, yanaklarının parlaklığı
Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökyüzünde,
Gece bitti sanarak kuşlar ötüşürdü.
Nasılda dayamış yanağını eline
Eline giydiği eldiven olsaydım keşke,
Dokunsaydım yanağına.

Ey parlayan melek, konuş yine
Göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye
Cennetin kanatlı habercisi başımın üzerinde
Tıpkı gördüğüm gibi ölümlülerin hayretle açılan gözlerinde
Tembel bulutların üzerine binip uçarken
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla
Öyle bakıyorum ben de sana.

Ahh Romeo, Romeo!
Neden Romeo'sun sen?
İnkar et babanı adını yadsı,
Yapamazsan yemin et sevdiğine,
vazgeçeyim ben Capulet olmaktan.

İsmin ne önemi var?
Şu gülün ismi değişse bile kokmaz mı yine aynı güzellikte?
Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı,
Kusursuzluğundan hiç bir şey yitirmezdi.
Romeo, bırak bu adı 
Senin parçan olmayan bu isim karşılığı al bütün varlığımı.

Nefret ediyorum bende adımdan sana düşmandır diye.

İnan sevgilim sana bağlı olacağım,
Daha kurnaz olup çekingen duranlardan.

Sakın yemin etme kararsız ay üzerine,
Her gece yörüngesinde yön değiştiren ay gibi,
Senin aşkında değişken olur sonra.

Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi
Sana olan sevgim denizler gibi derin.
Sana ne kadar verirsem çoğalıyor bende kalan,
Çünkü ikisi de sonsuz.

Senin ışığın yoksa,binlerce kez beter olsun gece,
Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından
Öyle koşar seven, sevdiğine giderken,
Okula nasıl bunalmış giderse öğrenciler,
Öyle ayrılır seven sevdiğinden.

Doğanın anasın da, mezarı da topraktır,
Doğduğu rahimdir doğanın gömüldüğü yer.

Yeryüzünde yaşayan en zararlı şey bile
Özel bir yarar taşır bu yeryüzünde
En yararlı şey bile yanlış kullanılırsa
Yok edip doğru sonucu ulaşır zarara.
Kullanmayı bilmezsen iyi kötü olur,
Kötü de bazen yücelir erdem gibi.
Şu minik çiçeğin taze filizlerinde
Zehir de var, iyileştiren özler de.

Gençlerin sevgisi kalplerinde değil de gözlerindeymiş demek.

Güçsüzse erkekler kadınlar düşer.

Acele işe şeytan karışır,
Telaşla koşanın ayağı dolaşır.

İki kişi sır saklar yok ederek birini.

Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulur,
Ölümleri olur zaferleri,
Öpüşürken yanıp tutuşan ateşle barut gibi.
En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir,
Aynı tat isteği iştahı köreltir.
Onun için ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin,
Hedefe hızlı giden, yavaş giden kadar geç varır.

Dilencidir ancak servetini sayanlar;
Benim sevgimse öyle büyüyüp çoğalmış ki,
Varlığımın yarısını bile saymak gelmez elimden.

Gel ey sevecen gece,gel,sevimli,kara kaşlı gece,
Bana Romeo'mu ver; sonra öldüğünde,
Küçük yıldızlara böl onu;
Onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecekler ki,
Bütün dünya gönül verip geceye,
Tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe.

Yeni giysilerini giyemediği için sabırsız bir çocuğa
Ne denli uzun gelirse bayramdan önceki gece
O denli uzun ve sıkıcı geldi bugün.

Bu kadar kötü yazıyla dolu bir kitap,
Nasıl güzel ciltlenebilir böyle?

Sürgün yanlış adıdır ölümün,
Ölüme sürgün demek,
Altın bir baltayla başımı kesmek,
Sonrada beni öldüren vuruşa gülümsemektir.

Konuşamazsın ki hissedemediğin şeyi.

Bir dakikaya nice günler sığar.

Ölçülü yas sevgiyi gösterir,
Ölçüsüz yas ise akılsızlığa işarettir.

Öç duygusu götürülür mü ölümden öteye?

Çoğu kez ölüm yaklaşırken amma da neşeli oluyor insanlar!
İdamlıkların gardiyanları buna;
ölümden önce çakan şimşek derlermiş.
Buna nasıl şimşek diyebilirim ama?
Ah sevgilim! Karım benim!
Soluğunun balını çeken ölümün gücü
Yetmemiş güzelliğini almaya.
Sen yanilmemişsin, ölüm sancağı
Hala kıpkızıl duruyor dudaklarında,yanaklarında.

Ah sevgili Juliet!
Neden böyle güzelsin hala?
Ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
İnanayım mı o iğrenç canavarın bu karanlıkta
Sevgilisi olasın diye seni sakladığına?
İşte bundan korktuğum için sonsuza dek yanında kalacağım.

Ey gözler son kez bakın!
Kucaklayın son kez ey kollar!
Ve ey siz nefes kapıları, yasal bir öpüşle mühürleyin,
Doyumsuz ölümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı!

Ölüyorum işte bir öpücükle.

Bu da ne? Canım sevgilimin elinde bir şişe!
Demek ki zehirden sevgilim bu vakitsiz ölümü.
Cimri! Hepsini içmiş; bir damla bile,
Bırakmadın demek kavuşabilmem için sana?
Öyleyse dudaklarından öperim,
Orada bir parça zehir kalmıştır belki;
Bir zamanlar hayat veren dudakların,
Bu kez son versin hayatıma!

Ey hızır gibi yetişen hançer!
Senin kının burası. 
Orada paslan, bende öleyim!

WİLLİAM SHAKESPEARE