1 Nisan 2013 Pazartesi

ROMEO VE JULIET

Eski düşmanlıkların sürdüğü yeni bir kavgada;
Yurttaş kanı yurttaş eline bulaşır burada.

Söylediklerimizi sabırla dinlerseniz
Söylemediklerimizi de görürsünüz.

Kapatıp perdelerini güzel gündüze kilit vuruyor,
Kendine uydurma bir gece yaratıyor.

Ah,uzaktan kibar görünen aşk,
Nasıl da zalim ve kaba denendiğinde!

Sevgi iç çekişlerin buğusuyla yükselen bir duman
Duman dağılınca aşıkların gözlerinde tutuşan bir ateş olur
Keder olunca bir kez, aşıkların gözyaşlarıyla beslenen bir deniz oluverir.

Hasta adama vasiyetname yazdırmak
Ölümü çağıran bir şey olur ancak.

Güzellikte zengin, ama fakir de sayılır
Ölünce ne varsa yok olacak güzelliğiyle birlikte.

-Onu unut, düşünme!
-Söyle bana nasıl unutulur düşünmek?

Sonradan kör olan aşık asla unutamaz
Daha önce gördüğü değerli hazineyi.

Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını,
Yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı,
Başın döndü mü öbür tarafa döndür başını
Başkasının güçsüzlüğüyle iyileşir umutsuz keder,
Gözlerine yeni bir zehir bul ki yok etsin ötekiniz zehrini.

Her şeyi gören güneş,
Dünya yaratılalı onun benzerini görmedi.

-Demek yüzüstü düştün ha?
Sırtüstü düşeceksin büyüdüğünde.

Sevmek için bakarım, bakmak sevgiyi getirirse.

Gönlüm hiç sevdi mi bugüne dek?
Sevdiyse, yalanlayın ey gözlerim.
Görmedim çünkü,
Bu geceye kadar gerçek güzelliği.

-İşte senin dudaklarınla dudaklarım günahtan arındı.
-Öyleyse günah şimdi dudaklarımda kaldı.
-Geri ver bana günahımı! (tekrar öper)

Biricik sevgim, biricik nefretimden doğdu.
Erken görüp tanımadığım, tanımakta geç kaldığım;
Tiksinilen bir düşmanı birden severek,
Böyle harika bir sevgi doğdu.

Ama sevgi güç verir, zamansa imkan
Büyük engellerde bulur, büyük hazzı insan.

Yaralanmamış olan yarayla alay eder.

Ah şu penceren süzülen ışık da ne?
Evet, orası doğu, Juliet de güneş!
Doğ ey güzel güneş, şu kıskanç ayı öldür
Bak nasılda solgunlaşmış tanrıça üzüntüden,
Sen ondan daha güzelsin diye.
Kıskançlıktan dolayı vazgeç ona bağlılıktan
Saygılı ve toydur bakirelik giysisi
Soytarılar giyer bunları ancak
Sen çıkart bu giysileri üzerinden.
Kadınım, ah benim sevgilim
Ne olur bilseydi sevgilim olduğunu
Konuşuyor, ancak bir şey söylemiyor
Ne anlatıyor gözleriyle.
Konuşacağım bende
Ne kadar yüzsüzüm, onun konuştuğu ben değilim ki!
Göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine:
Biz dönünceye kadar siz ışıldayın diye.
Gözleri gökte olsaydı, yıldızlarda onun yüzünde
Utandırır yıldızları, yanaklarının parlaklığı
Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökyüzünde,
Gece bitti sanarak kuşlar ötüşürdü.
Nasılda dayamış yanağını eline
Eline giydiği eldiven olsaydım keşke,
Dokunsaydım yanağına.

Ey parlayan melek, konuş yine
Göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye
Cennetin kanatlı habercisi başımın üzerinde
Tıpkı gördüğüm gibi ölümlülerin hayretle açılan gözlerinde
Tembel bulutların üzerine binip uçarken
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla
Öyle bakıyorum ben de sana.

Ahh Romeo, Romeo!
Neden Romeo'sun sen?
İnkar et babanı adını yadsı,
Yapamazsan yemin et sevdiğine,
vazgeçeyim ben Capulet olmaktan.

İsmin ne önemi var?
Şu gülün ismi değişse bile kokmaz mı yine aynı güzellikte?
Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı,
Kusursuzluğundan hiç bir şey yitirmezdi.
Romeo, bırak bu adı 
Senin parçan olmayan bu isim karşılığı al bütün varlığımı.

Nefret ediyorum bende adımdan sana düşmandır diye.

İnan sevgilim sana bağlı olacağım,
Daha kurnaz olup çekingen duranlardan.

Sakın yemin etme kararsız ay üzerine,
Her gece yörüngesinde yön değiştiren ay gibi,
Senin aşkında değişken olur sonra.

Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi
Sana olan sevgim denizler gibi derin.
Sana ne kadar verirsem çoğalıyor bende kalan,
Çünkü ikisi de sonsuz.

Senin ışığın yoksa,binlerce kez beter olsun gece,
Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından
Öyle koşar seven, sevdiğine giderken,
Okula nasıl bunalmış giderse öğrenciler,
Öyle ayrılır seven sevdiğinden.

Doğanın anasın da, mezarı da topraktır,
Doğduğu rahimdir doğanın gömüldüğü yer.

Yeryüzünde yaşayan en zararlı şey bile
Özel bir yarar taşır bu yeryüzünde
En yararlı şey bile yanlış kullanılırsa
Yok edip doğru sonucu ulaşır zarara.
Kullanmayı bilmezsen iyi kötü olur,
Kötü de bazen yücelir erdem gibi.
Şu minik çiçeğin taze filizlerinde
Zehir de var, iyileştiren özler de.

Gençlerin sevgisi kalplerinde değil de gözlerindeymiş demek.

Güçsüzse erkekler kadınlar düşer.

Acele işe şeytan karışır,
Telaşla koşanın ayağı dolaşır.

İki kişi sır saklar yok ederek birini.

Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulur,
Ölümleri olur zaferleri,
Öpüşürken yanıp tutuşan ateşle barut gibi.
En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir,
Aynı tat isteği iştahı köreltir.
Onun için ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin,
Hedefe hızlı giden, yavaş giden kadar geç varır.

Dilencidir ancak servetini sayanlar;
Benim sevgimse öyle büyüyüp çoğalmış ki,
Varlığımın yarısını bile saymak gelmez elimden.

Gel ey sevecen gece,gel,sevimli,kara kaşlı gece,
Bana Romeo'mu ver; sonra öldüğünde,
Küçük yıldızlara böl onu;
Onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecekler ki,
Bütün dünya gönül verip geceye,
Tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe.

Yeni giysilerini giyemediği için sabırsız bir çocuğa
Ne denli uzun gelirse bayramdan önceki gece
O denli uzun ve sıkıcı geldi bugün.

Bu kadar kötü yazıyla dolu bir kitap,
Nasıl güzel ciltlenebilir böyle?

Sürgün yanlış adıdır ölümün,
Ölüme sürgün demek,
Altın bir baltayla başımı kesmek,
Sonrada beni öldüren vuruşa gülümsemektir.

Konuşamazsın ki hissedemediğin şeyi.

Bir dakikaya nice günler sığar.

Ölçülü yas sevgiyi gösterir,
Ölçüsüz yas ise akılsızlığa işarettir.

Öç duygusu götürülür mü ölümden öteye?

Çoğu kez ölüm yaklaşırken amma da neşeli oluyor insanlar!
İdamlıkların gardiyanları buna;
ölümden önce çakan şimşek derlermiş.
Buna nasıl şimşek diyebilirim ama?
Ah sevgilim! Karım benim!
Soluğunun balını çeken ölümün gücü
Yetmemiş güzelliğini almaya.
Sen yanilmemişsin, ölüm sancağı
Hala kıpkızıl duruyor dudaklarında,yanaklarında.

Ah sevgili Juliet!
Neden böyle güzelsin hala?
Ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
İnanayım mı o iğrenç canavarın bu karanlıkta
Sevgilisi olasın diye seni sakladığına?
İşte bundan korktuğum için sonsuza dek yanında kalacağım.

Ey gözler son kez bakın!
Kucaklayın son kez ey kollar!
Ve ey siz nefes kapıları, yasal bir öpüşle mühürleyin,
Doyumsuz ölümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı!

Ölüyorum işte bir öpücükle.

Bu da ne? Canım sevgilimin elinde bir şişe!
Demek ki zehirden sevgilim bu vakitsiz ölümü.
Cimri! Hepsini içmiş; bir damla bile,
Bırakmadın demek kavuşabilmem için sana?
Öyleyse dudaklarından öperim,
Orada bir parça zehir kalmıştır belki;
Bir zamanlar hayat veren dudakların,
Bu kez son versin hayatıma!

Ey hızır gibi yetişen hançer!
Senin kının burası. 
Orada paslan, bende öleyim!

WİLLİAM SHAKESPEARE














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder