10 Aralık 2013 Salı

İNSANCIKLAR

   Mum aldım, kağıt hazırladım, kalemi yontarken, birdenbire gözlerimi kaldırıverdim. Kalbim o anda küt küt atmaya başladı. Demek benim şu zavallı kalbimin isteğini anladınız. Baktım, penceredeki perdenin ucu, geçenlerde ayarladığım şekilde kıvrılmış, kına çiçeği saksısına iliştirilmişti. Pencereden yüzünüzün gelip geçtiğini görür gibi oldum. Siz de odanızdan bana bakıp, beni düşünüyormuşsunuz gibi geldi. Sevimli yüzünüzü iyice seçemediğime nasıl üzüldüğümü bilseniz!

Şu anda hayalimde birdenbire tebessümünüz parladı meleğim;içten, iyilik dolu tebessümünüz... İçimde, tıpkı sizi öptüğüm zamanki gibi bir his uyandı. Varenka, sizi öpüşümü hatırlar mısınız meleğim? Hatta bilmem belki de bana öyle geldi, pencerenizden beni tehdit eder gibi parmak salladınız... Öyle mi yaramaz? Mektubunuzda hepsini bir bir yazmayı ihmal etmeyin, emi?

Hayallerim hep size aitti Varenka: Sizi, insan gönlünü hoş etmek, tabiatı süslemek için yaratılmış gök kuşlarına benzettim.

Ah Varenka. Varenka!.. Kendinizi asla kedere kaptırmayın. Gözyaşının hiç bir faydası yok, bunu kendimde denedim.

Ne olacağım ben? Kader bana neler hazırlıyor? yarını kestirememek, gelecek hakkında en ufak bir düşünceye sahip olamamak pek acı. Geriye bakmaya korkuyorum. Arkada kalanları hatırlamak bile kalbimi kederden parçalıyor.

Biz ihtiyarlar, yani yaşlı insanlar eşyalarımıza sevdiklerimiz kadar bağlı oluyoruz.

Duvarlar.. Anlatmaya değmez ya bas bayağı duvardı. Mesele duvarlarda değil, hatıralar, geçmişe ait hatıralar canımı sıkıyor. Hem de işin tuhafı bunlar çok tatlı hatırlar olduğu halde üzülüyorum. O zamanlar kötü gözüken, insanı kızdıran olaylar bile hatıra olunca bütün kötülüğünü kaybediyor, hayalde cazibe kazanıyor.

Çocukların düşünceli halini hiç sevmem Varenka, insana keder verir.

Edebiyat bir resime, daha doğrusu hem resime, hemde aynaya benziyor.

Yaşın gidip, aklın yerinde sayması ne kötü şey.

Daima kendini sıkmak, içini gizlemek insana ağır gelir.

Size bütün kalbimle bağlıyım; candan, içten seviyorum. Ne çare ki kör talihim bana sadece sevebilen, sevgiden anlayan bir kalp vermiş o kadar.

Bilir misiniz; insan, bazen yaşıyor da burnunun dibinde, bütün hayatının kitaba aktarıverildiğinin farkında olmuyor.

Her insanın Tanrı tarafından çizilmiş bir yolu vardır.

Ah dostum! Felaket bulaşıcı bir hastalıktır. Bahtsız fakir insanlar hastalıklarını bulaştırmamak için birbirlerinden kaçınmalıdır.

Şimdi yalnız kafanız konuşuyor. Kalbinizin bambaşka düşüncelerle dolu olduğuna eminim.

Çok düştüm.. En kötüsü de kendi gözümden düştüm. Ne yapalım, besbelli alnımın yazısı buymuş. Kaderden kaçılmaz bunu siz de bilirsiniz.

Başkalarıyla bu kadar derinden ilgilenmek, herkese bu derece acımak, dünyanın en şanssız adamı olmak için yeterlidir.

Nasıl değiştiklerini görüyorsunuz ya anacığım. Ayaklarını sildikleri çaput kadar değerim kalmadı. Beni asıl bu mahvediyor Varenka! Para değil, bütün bu hayat dertleri...

İnsan kendine karşı saygısını, erdem ve onurunu kaybetti mi her şey bitti demektir.Bundan sonra alabildiğine sessizlik başlar.

Hiç bir iyilik mükafatsız kalmaz.İlahi adalet er geç her erdemi taçlandırır.



FYODOR DOSTOYEVSKI


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder