2 Ekim 2014 Perşembe

MEKSİKALI

Bahse tutuşan seyircinin parası nerede yatıyorsa, gönlü de orada yatardı.

Ah havadar bir odada, her gece kar gibi çarşaflar serili bir yatağın sizleri beklediği sevgili, çıtkırıldım, etli insanlar...başınızdan geçmemişse, Londra sokaklarında sabahlamanın ne çirkin birşey olduğunu nasıl anlatabilirim sizlere? İnanın bana, başınızı sokacak bir yer bulamadan, o sokaklarda bir kez olsun sürtmek zorunda kalsanız, doğu yönünde tan yerinin ağardığını belirten o solgun ışığı görünceye dek binlerce yüzyılın geçtiğini sanır, soğuktan tir tir titrayip hıçkıra hıçkıra ağlarken vücudunuzda her bir kanın sızım sızım sızladığını duyar, böylesi bir acıya nasıl katlanabildiğinize, nasıl olup hala yaşayabildiğinize siz kendiniz bile şaşarsınız.

Kadınlı erkekli otuz beş bin  evsiz barksız insan var Londra kentinde. Ama lütfen, sakın ha yatağa girdiğiniz zaman aklınıza getirmeyin bunu; eğer olmak zorunda olduğunuz kadar yufka yürekli bir kimseyseniz, rahat yatağınızda her zmaanki gibi mışıl mışıl uyuyamayabilirsiniz. Altmışlık, yetmişlik, seksenlik insanlar vardır, yaşlı başlı insanlar; kötü beslenmişlerdir, bir deri bir kemiktirler; onlar günün doğuşunu dinlenmiş ve capcanlı olarak selamlayamazlar; gece tüm acımasızlığıyla üzerlerine yeniden çökünceye dek, ekmek kabukları ardında gün boyunca çılgınca koşacaklardır ve beş gün beş gece sürecektir bu çile...

İki adam konuşuyordu. Deli filan değildiler sadece yaşlıydılar. Yedikleri çer çöp yüzüden bağırsakları iğrenç kokular salan bu iki adam, kanlı bir devrimden söz ediyordu. Anarşistlerin, fanatiklerin, delilerinkine benziyordu konuşmaları. Kim kınayabilir , kim sorumlu tutabilirdi onları? Oysa ben üç öğün yemek yemiştim o gün; istersem yan gelip yatabileceğim bir yatağım vardı; oraya uzanır, şeylerin başkalaşımı, gelişimi ve evrimi konusunda, toplumsal felsefem konusunda kafa patlatabilirdim. Uzun lafın kısası, ya onlarla birlikte abuk subuk laflar edecek yada çenemi tutacaktım. Zavallı budalalar! Bilmiyorlardı ki devrimleri yaratanlar onların hamurundan değildir ve onlar kısa bir süre sonra ölüp gittiklerinde, Poplar Düşkünler Yurdu'na  gitmek üzere Mile and Road boyunca yürüyen ve balgamlı, sümüklü kaldırımlardaki süprüntüleri gövdeye indiren başka zavallılarda kanlı devrimlerden gem vuracaklardı.

İyilik yaparken ayrım gözetmek ahlaksızlıktır der profesyonel insanseverler.



JACK LONDON

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder