1 Mayıs 2015 Cuma

EZİLENLER

Dar bir konutta insanın düşüncelerinin de ne kadar daraldığını farkına vardım.

Bir güneş ışınının insan ruhuna yapabildikleri ne kadar ilginç!

Her şeyi anlıyorsun ve belleğinde kalıyor, olup bitenleri unutmuyorsun; bir de şunu anlıyorsun ki en ezik ve en son insan bile bir insandır ve senin kardeşindir.

Duygusal ve ince bir duyarlılığa sahip insanların yapısında bazen öyle bir inat ve ahlak düşkünlüğü vardır ki yalnızca başkalarının yanında değil baş başa kaldıklarında bile çok sevdikleri varlığa duygularını göstermezler, hatta yalnız kaldıklarında bunu hiç yapmazlar; yalnız ara sıra onların sevgileri, kendilerini ne kadar uzun tutmaya çalıştılarsa bir o kadar şiddetli biçimde patlayabiliyor.

Gelecekteki mutluluğumuzu bir biçimde acıyla kazanmalıyız; yeni acılarla mutluluğumuzu satın almalıyız. Acı her şeyi temizler..Yaşamda ne çok acı var!

Dürüst olan insan hiçbir şeyden korkmamalıdır.

İnsanın düşünde bile görmediği şeyler başına gelebilir.

İnsanlar başkalarının onlara verebileceklerinden fazlasını neden beklerler? Oysa bu tür insanlar düş kırıklarını sık sık yaşarlar.

Ah Vanya, hepimiz ne çok şey istiyoruz ve ne kadar da kaprisli despotlarız! Ancak şimdi görebiliyorum. İnsanın yüz anlatımından küçücük bir değişikliği bile bağışlamıyoruz oysa o kişinin yüzünün neden değiştiğini bir tek Tanrı bilir!

Kendi kendimize dert yaratıp sonra da yakınıyoruz.

Önemli olan zeka değildir, zekayı yönlendiren insan doğası, yürek soylu özellikler, gelişimdir.

Aptal olduğunun bilincine varan bir aptal, artık aptal değildir.

Yalnızca içtenlik ve dürüstlük bizi doğruca hedefe götürür.

Sana saygı duymalarını bekliyorsan her şeyden önce sen kendine saygı duymalısın.

Dürüstlükle bir çok kötülük ortadan kalkabilir.

Aşk gelip geçicidir; ama uyumsuzluk sonsuza kadar kalır.

Eğer olanakların yoksa, sorumluluklarını yerine getiremiyorsan eş olmaya da hiç bir sorumluluk üstlenmeye de hakkın yoktur. Yalnızca aşk yetmez; aşk eyleme dönüşür, oysa sen şöyle düşünüyorsun: ''benimle acı çeksen bile benimle yaşa!'' Ama bu hiç de insancıl bir davranış değil.

Seni kandırmalarına izin vermemek için yalnızca zeka yeterli değildir, bunun için yürek de gerekir.

Yüce gönüllü bir yürek acıdığı için sevebilir.

İnsanın belki de yapabileceği en büyük kahramanlık, yaşamında kendini ikinci kişi rolüyle sınırlandırmasıdır.

Eğer şöyle olabilseydi (insan doğası gereği hiçbir zaman olmaz) her birimiz hiç sıkılmadan değil insanlara, değil en yakın arkadaşlarına, kendine bile söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri dile getirseydik dünyaya öyle bir pis koku yayılacaktı ki hepimiz boğulacaktık.

Bir şey ne kadar erdemliyse, bir o kadar da bencilcedir.

Yaşamda her zaman her şeyin en alçakgönüllüsüyle yetinmeliyiz.

Tok açın halinden anlamaz diyorlar; ben ise şunu ekleyeceğim: bazen aç da açın halinden anlamıyor.

Çaresizliğin ve acının doğurduğu bir duyguyla bazı insanlar kendi yaralarını deşerler. çok kaybetmiş yürekler bunu sık sık yaşar.

İnsan ne kadar kurnazlık yaparsa yapsın tüm ipuçlarını gizleyemez.



FYODOR DOSTOYEVSKI




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder