İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim.
İçi geçmiş birkaç kötü oyuncak için bunca çaba! Elbette ki, yaşayan bütün yoksullara çok güzel şeyler de vermezler..
Küçük İsa beni neden sevmiyordu? O ki, doğduğu ahırda bulunan öküzü ve eşeği bile sevmişti. Ama beni, hayır. Belki de, şeytanın vaftiz çocuğu olduğum için benden öç alıyordu. Ama Luis hak etmemişti bunu, çünkü o bir melekti. Gökyüzünün melekleri ondan daha tatlı olamazlardı.
Kimseden bir şey beklemiyorum, böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.
Küçük İsa'nın yalnızca iş olsun diye yoksul doğmak istediğini düşünüyorum. Sonra da yalnızca zenginlerin zahmete değdiğini görmüştü.Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve üzgün kişiler..
Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur.
Biliyor musun Totoca, bir armağan almayı o kadar isterdim ki. Tek bir armağan. Ama yeni olsun, benim olsun yalnızca...
Büyükler bir takım masallar anlatıyorlar ve çocukların her anlattıklarına inandıklarını düşünüyorlar.
Yeryüzü sokak çocuklarınındı..
İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerekir.
-Portuga! Hep senin yanında olmak isterdim biliyor musun?
-Neden?
-Çünkü dünyanın en iyi insanısın. Senin yanındayken kimse beni azarlamıyor ve gün ışığının yüreğimi mutlulukla doldurduğunu hissediyorum.
Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek.. Ve bir gün büsbütün ölecek.
-Benim küçük oğlum olmayı ister misin?
-İnsan doğumunda babasını seçemez. Ama seçmek elimde olsaydı seni isterdim.
-'Daha çok anlat.' dedim.
-'hoşuna gidiyor mu?'
-'Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.'
-Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?'
-'Gider gibi yaparız.'
Kötüsün küçük İsa! Ben ki bu kez benim için Tanrı olarak doğacağına inanıyordum, bana bunu yaptın demek! Neden beni de öbür çocukları sevdiğin gibi sevmiyorsun? Uslu durdum, kavga etmedim, derslerime çalıştım,sövmedim. 'kıç' bile demedim. Neden bana bunu yaptın küçük İsa? Lüçük portakal fidanımı kesecekler, kızmadım. Yalnızca biraz ağladım. Ama şimdi... şimdi..
Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan diğer yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.
Bazıları için ölmek kolaydı. Uğursuz bir trenin gelmesi yetiyordu, tamamdı bu iş. Ama benim için göklere uçmak ne kadar güçtü. Herkes engel olmak için bacaklarımı tutuyordu.
Hayatın sevilecek yanlarını bana sen öğrettin sevgili Portuga'm. Şimdi bilye ve artist resmi dağıtma sırası bende, çünkü sevgisiz bir hayatın hiç bir anlamı yok. ara sıra sevgimle mutluyum, ara sıra da yanılıyorum; bu daha sık oluyor.
JOSE MAURO DE VASCONCELOS